1 Ağustos 2016 Pazartesi

Bisikletle Gelibolu Yarımadası-1



Tarihi açıdan çok büyük öneme ve değere sahip bir coğrafyada, çam ormanları ve günebakan tarlaları arasında ilerleyen, zaman zaman denizle buluşan, sürmesi kolay ve çok keyifli bir bisiklet rotası.

 

 

Gelibolu Yarımadası’nın Türk ve Dünya tarihi için önemi tartışılmaz. 1. Dünya Savaşı sırasında müttefik devletlerin önce denizden geçmeye çalıştıkları, bunu başaramayınca karaya asker çıkararak ele geçirmek için çaba sarf ettikleri, ancak Yarbay Mustafa Kemal ve Türk birlikleri karşısında geri çekilmek zorunda kaldıkları topraklar… 


Bu zafer, müttefik devletlerin planlarını bozmuş, İstanbul’un daha savaşın başlarında işgal edilmesini engellemiş ve akabinde müttefiklerinden destek alamayan Rusya’da Bolşevik Devriminin oluşum sürecini hızlandırarak Rusların savaştan çekilmelerini sağlamıştır.

Bu topraklar, o günlerde dünya tarihine mal olmuş çok kanlı çatışmalara sahne olduysa da günümüzde artık barışın ve ülkeler arasındaki kardeşliğin en önemli sembollerinden birisi haline gelmiştir. Biz Türkler, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ni her yıl coşkuyla kutlar ve şehitlerimizi saygıyla anarken, başta Avustralya ve Yeni Zelanda olmak üzere İngiliz Milletler Topluluğu ülkeleri 25 Nisan gününü ANZAC (Australian and New Zealand Army Corps) Günü olarak anmaktadır. Bu önemli günlerde yapılan uluslararası etkinlikler, her yıl tüm dünyaya savaşların kötü yüzünü bir kez daha anımsatırken, dostluğun ve kardeşliğin değerini kuvvetli bir şekilde vurgulamaktadır.


Bu yıl tatil planlarımı yaparken, yanıma bisikletimi de almaya karar verdim. Bu sayede hem tatil sırasında antrenmanlarımı aksatmamış olacak hem de farklı yerlerde ve rotalarda bisiklet sürme olanağım olacaktı. Hele tatilimin ilk durağı Çanakkale olunca az sonra ayrıntılı olarak bahsedeceğim keyifli sürüşü gerçekleştirme şansına sahip olacaktım.
Gelibolu Yarımada’sını iki parça halinde ve toplam 118 km’lik bir parkurda turladım. Bu yazımda 67 km’lik, yarımadanın güney kısmını içine alan ilk bölümünü ele aldım.
Turumun başlangıç noktası olarak Eceabat ilçe merkezini belirledim. Eceabat’a benim yaptığım gibi Gelibolu’dan karayoluyla ya da Çanakkale şehir merkezinden kalkan feribotlarla ulaşılabilir. 

Tüm hazırlıklarımı tamamlayıp bisikletime bindikten sonra Eceabat şehir merkezinden kuzeye, yani Gelibolu’ya doğru ilerleyen yola çıkıp, yaklaşık 2 km sonra karşıma çıkan yol ayrımından sola, Kabatepe istikametine, döndüm. Bu kavşaktan sonra yolun sol tarafında sizi Kilye Koyu Ana Tanıtım Merkezi karşılıyor. Bu noktadan sonra tam batı istikametinde, Kabatepe’ye doğru pedal basmaya devam ettim. Yolun bu kısmı görece düz, sağlı sollu günebakan ve sebze tarlaları ile meyve bahçelerinden oluşuyor.
Hemen belirteyim, son yıllarda bölgede yapılan yenileme çalışmaları sayesinde yarımadanın bu kısmında yollar çok güzel ve pürüzsüz. 

 
Sürüş güzergahının haritası ve profili

Yol ayrımından yaklaşık 8 km sonra Kabatepe’ye ulaştım. Burada da, yolun sağ tarafında, Çanakkale savaşlarında kullanılan çeşitli objelerin sergilendiği Kabatepe Tanıtım Merkezi bulunuyor. Kabatepe aynı zamanda Gökçeada feribot seferlerinin yapıldığı merkezlerden bir tanesi. Bu yıl gerçekleştiremedim ancak seneye mutlaka bisikletimle Gökçeada’ya geçip orada da turlamayı planlıyorum.

 
Kabatepe Tanıtım Merkezi

Bu noktadan sonra yaklaşık 10 km boyunca eğimin yer yer %3-4 civarında seyrettiği tatlı tırmanışlar sayesinde bacaklarım da ısınmaya başladı. Tırmanışın sonuna ulaşıp inişe başladıktan hemen sonra Çanakkale kara savaşlarında önemli cephelere tanıklık etmiş Alçıtepe köyüne vardım. Turumun henüz başlarında olduğum için Alçıtepe köyünde durmadan Seddülbahir istikametine doğru devam ederek inişi sürdürdüm.

 
 Alçıtepe Köyüne Giriş

Özellikle bu dilimin turun en zevkli bölümü olduğunu belirtmemde fayda var. Karşıdan esen rüzgâra rağmen, hem pürüzsüz asfalt yolun tadını çıkarmak hem de yılın bu döneminde sapsarı günebakan tarlaları arasında pedal çevirmek gerçekten de heyecan vericiydi.

 
Uçsuz bucaksız günebakan tarlaları


İnişle devam eden yolun sonunda beni Seddülbahir köyü karşıladı. Çanakkale Boğazı’nın bittiği ve Ege denizi ile kucaklaştığı bu noktada kısa bir mola vererek manzaranın tadını çıkardım. Bu molanın ardından Seddülbahir’i arkamda bırakarak Çanakkale Şehitler Anıtı’na doğru ilerlemeye başladım. Yol tüm tur boyunca olduğu gibi nefes kesici bir güzellikle devam ediyordu. Dipnot olarak, Alçıtepe-Seddülbahir-Abide üçgeni içindeki tarım arazileri arasında ilerlerken kuvvetli çapraz rüzgârların da varlığından söz etmem gerekir. Bu kesimde rüzgârı engelleyen ağaçlar nispeten daha az olduğu için sürüşün zaman zaman zorlaştığını belirtmeliyim. 

Yaklaşık 6 km sonra güneye doğru sapıp, Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe’ye çıktığımda, Çanakkale’de hayatlarını kaybeden şehitlerimiz anısına inşa edilen ve 1960 yılında ziyarete açılan Çanakkale Şehitler Anıt’ına ulaştım. 

 
Tüm azametiyle Çanakkale Şehitler Anıtı (ya da Abidesi)

Buralara kadar gelmişken Anıt’ı ziyaret etmemek olmazdı. Bisikletimi hatıra eşya satılan tezgâhların bulunduğu alana park edip 42 metre yüksekliğindeki Anıt’ın çevresinde dolaştım ve bir kez daha Ulu Önder Atatürk ve Aziz şehitlerimizi yâd ettim. 





Atatürk Heykeli 



Molada su takviyesi de yaptıktan sonra günün son tırmanışı için tekrar Alçıtepe’ye doğru yola çıktım. 8 km ileride tepenin zirvesine ulaştıktan sonra genelde inerek önce Behramlı köyüne ve sonra da Çanakkale Boğazı kıyılarına ulaştım. Yol bundan sonra deniz kıyısını takip ederek, genelde düz bir şekilde Kilitbahir’e kadar devam etti. Sol yanımda çam ormanlarının, sağ yanımda denizin kokusunu içime çekerek yaklaşık 7 km sonra Kilitbahir’e ulaştım. Bu şirin köyde kısa bir mola daha verdim. Sanki bu tur hiç bitmesin istiyordum. Sonra tekrar deniz kıyısı boyunca yolu takip ederek Eceabat’a ulaştım ve bu müthiş maceranın sonuna geldim.




 

Eceabat'tan Çanakkale Boğazı




 
Rotanın detayları için: